William Shakespeare’in ünlü eserlerinden biri olan “Julius Caesar” ın ününün en büyük nedeni hiç şüphesiz ki birçok kişinin defalarca duyduğu “Sen de mi Brutus?..” cümlesidir. Zamanın Roma lideri Caesar (Sezar) en yakınlarından biri olan ve çok güvendiği Brutus tarafından bıçaklandığında söylemiştir bu sözü. Ama Julius Caesar tragedyası bu sözden çok daha fazlasını içeriyor.

Manipülasyon Sanatı
Esere baktığımızda aslında ilk başta Brutus, Caesar’ın Roma’nın başına geçmesiyle beraber cumhuriyetçi yapının bozulmasından endişe duyuyor ama Sezar’ı öldürmek gibi bir düşünceye kesinlikle sahip değil. Bu fikri Brutus’un kafasına sokan kişi ise onun en yakınlarından olan Cassius.
Cassius:
İçindeki bu yiğitliği görüyorum, Brutus. Yüzünün çizgilerini gördüğüm kadar.
Benim söyleyeceklerim de şerefle ilgili zaten.
Yaşamak üstüne sen ve başkaları ne düşünürsünüz bilmem;
Ama ben kendi hesabıma diyebilirim ki
Bana benzer birinden korkarak yaşamaktansa ölüp gitmek bin kat daha iyidir.
Ben Caesar gibi özgür doğdum, sen de öyle; aynı besi ile beslendik ikimiz de,
Birlikte göğüs geriyoruz kışın soğuğuna.
Hiç unutmam, berbat, rüzgârlı bir gün, hırçın Tiber kıyılarını döverken,
Caesar dedi ki bana: Cassius, var mısın benimle şu azgın sulara atılıp ta karşıya yüzmeye?
Bunu duymamla, hiç soyunmadan suya atlamam bir oldu,
Ve gel ardımdan diye bağırdım Caesar’a. O da atladı hemen, doğrusu.
Sel gibi akıyordu su şarıl şarıl; bizse hiç aldırmayıp azgın akıntıya,
Sağlam pençelerle yarıyorduk suları.
Ama karşı kıyıya ulaşmadan, yetiş Cassius boğuluyorum diye bağırdı Caesar;
Büyük atamız Aenas nasıl ihtiyar Ankhises’i sırtına alıp
Yanan Troya’nın alevlerinden kurtardıysa ben de sırtlayıp çıkardım Caesar’ı
Azgın Tiber’in sularından.
Bu adam bir tanrı şimdi, Cassius’sa zavallı bir insan.
…
Birinci perdenin ikinci sahnesinde yer alan bu sözleri Cassius, Brutus’a söylüyor. Bu sözlerinden Cassius’un kendi kurtardığı birinin boyunduruğu altına girmek istemediğini görüyoruz ve bu sözlerle Brutus’u da kendi yanına çekiyor.

İnsanın Kendini Aldatmacası
İnsanlar için inanmadıkları bir şeyi yapmak çok zordur ama eğer onu yapma arzusu içlerinde bir çığ gibi büyüyorsa kendilerine bir neden üretme konusunda da çok başarılıdırlar. Brutus da her ne kadar ilk başta gönülsüz olsa da bir süre sonra Caesar’ı öldürerek bir kahramanlık yapacağına inandırıyor kendini.
Brutus:
…
Ah ne olurdu, Caesar’ın canına kıymadan Caesar’ın düşüncesini alaşağı edebilseydik!
Ama ne yazık ki, kanı akması gerek Caesar’ın.
Bari, dostlarım, yüreğimiz sarsılmadan öldürelim onu, yüreğimiz kinle dolu olarak değil.
Tanrılara kurban keser gibi vuralım onu, köpeklere atılacak et doğrar gibi değil.
Kullarını kanlı bir işe kışkırtıp sonra neredeyse azarlayan
Akıllı efendiler gibi davransın yüreklerimiz.
Böylece hınç değil, ödev duygusu yöneltmiş olur gördüğümüz işi.
Halk o zaman birer katil değil hakkı yerine getiren insanlar sayar bizi.
…
Aslında bakılırsa Brutus’un bu sözleri söylemesinin tek nedeni gönlünü ferahlatma isteğidir ve aklına koyduğu suikast fikrine, yüreğini de ortak etmiştir.
Kitle Hareketleri
Caesar ölene kadar onun liderliğinden şikâyetçi olmayan ve Caesar’a saygılarını gösteren bir Roma halkı vardı. Ta ki Brutus’un Roma halkına yaptığı bu konuşmaya kadar…
Brutus:
“… Bu toplulukta Caesar’ı çok sevmiş biri varsa derim ki ona, Brutus’un Caesar’a sevgisi daha az değildi onunkinden. Öyleyse neden Caesar’a karşı ayaklandın derse bu dost bana, şu karşılığı veririm: Caesar yaşayıp da hepinizin köle olarak ölmeniz mi daha iyi, yoksa Caesar ölüp de hepinizin hür insanlar olarak yaşamanız mı? Caesar beni severdi, ağlarım onun için; mutluluğa ermişti, sevinirim; bir kahramandı, saygı duyarım; ama tutkuya kapıldı, öldürürüm. Sevgisine gözyaşı, mutluluğuna sevinç, yiğitliğine saygı, tutkusuna ölüm. Köle olmayı isteyecek kadar aşağılık biri var mı burada? Varsa söylesin: Ona kötülük ettim. Romalı olmayı istemeyecek bir odun kafalı var mı içinizde? Varsa söylesin: Ona kötülük ettim. Yurdunu sevmeyecek kadar alçak biri var mı burada? Varsa söylesin: Ona kötülük ettim. Var mı öylesi, soruyorum?”
Brutus bu sözleriyle artık Roma halkının da bir kahramanı oldu. Halk hep bir ağızdan “Yaşasın Brutus! Yaşa! Var ol!” nidaları atmaya başladı. Birkaç güzel söz ve milliyetçilik sömürüsüyle Brutus Roma halkının kalbine dokunmuştu ve bu Roma halkı için gerçeklerden daha da önemliydi. Ama her şey Brutus için bu kadar kolay değildi.
Konuşma sırası, Caesar’ın ölümünden sonra Brutus ile konuşup Caesar hakkında güzel birkaç söz söylemek için izin alan Antonius’daydı. Brutus ona bu izni kendilerini kötülememek şartıyla vermişti.
Antonius:
…
Caesar dostumdu; vefalı ve dürüsttü bana karşı; ama Brutus muhteristi diyor:
Brutus şerefli bir insandır.
Caesar nice esirler getirdi Roma’ya, fidyeleriyle devlet hazineleri doldu:
Bundan ötürü mü muhteris göründü Caesar?
Fakirler ağlayınca gözleri yaşarırdı; Bir muhteris daha katı yürekli olsa gerek,
Ama Brutus muhteristi diyor, Brutus’sa şerefli bir insandır.
…
Brutus koruyucu meleğiydi Caesar’ın. Tanrılar, siz söyleyin nasıl severdi onu!
Aldığı yaraların en acısı bu oldu.
Vurduğunu görünce Brutus’un, nankörlük, hıyanetin kollarından beter
Yıktı bitirdi onu, yarıldı aslan yüreği, kapayıp maşlahıyla yüzünü koca Caesar
Düştü Pompeius heykelinin dibine, kanlarının oluk oluk aktığı yere.
Ah, o ne düşüştü o, yurttaşlar; ben, sen, hepimiz düştük onunla
Ve en kanlı hıyanet geçti başımıza.
…

Antonius’un bu konuşmasından sonra Brutus artık Roma halkı için bir kalleş olmuştu. Evet on dakika önce methiyeler düzdükleri Brutus artık bir kalleşti. Brutus kendisine güvenen Caesar’ı o güveni kullanarak yok etmişti. Güvenin yıkılmaz bir duvar olmadığını göstermişti bu durum bize. Brutus halkın güvenini kazandığını düşünürken onu yıkan da bu güven duygusuna sırtını yaslaması oldu ve sonunu getirdi.
William Shakespeare’in Julius Caesar’ı gerçeklerin konuşulmadığı ve ilgilenilmediği Roma toplumunu manipüle etmenin ne kadar kolay olduğunu gösteriyor. Bu hayatın değişmeyen bir kuralıdır aslında. İnsanlar emek verip, bir şeyleri görmek için çaba harcamak istemezler çünkü düşünmek, kendi hayatına yön vermek; bir başkası tarafından manipüle edilmek ve yönlendirilmekten çok daha zordur. Onun için insanlar kendileri yerine düşünen, karar veren, sorumluluk alan insanları severler ve koşulsuz bir bağlılık duyarlar. Unutmamalıyız, eğer bu hayatta yürekten inandığımız ve doğruluğundan emin olduğumuz bir şeyler bulduysak onun uğrunda savaşmak yaşamların en asilidir. Bir de bu uğurda bize sonsuz destek ve güven veren dostlarımız varsa…